"MAKİNİST PARÇA AT!"
- Bu bir Yeşilçam furyasıdır -
takvimler yetmisli yillari gosteriyordu. henuz kamisa su yurumemis zamanlari...
sehrin gorkemli binalarindan birinin zemin ve bodrum katlarini mekan edinmis bir sinema salonu hatirliyorum simdi. sinema mahalline gunasiri ugramak, ben dahil tum semt sakini yeni yetme ergenlerin gelenegi haline gelmis idi.
matine baslamadan evvel ortama salinan arabesk ve turkce sozlu hafif bati muzigini dinlemek acayip bir keyif verirdi.
yeliz ablamizin sesi yukselirdi cogu zaman:
"ne bir kurk ister su sen gonlum,
ne bir han ne de saray lalalaylalalay ic, eglen cok kisa omrunsev cunku sevmek en kolay"
fakat, esas merak kamcilayan bu parcalar degildi. sinema onunde toplasmis kalabaligi yarmak sureti ile, kuflu kokular esliginde ahsaptan olma, dikdortgen cerceveler icine oturtulmus film afislerini tek tek incelemekti maksat. inceleme merasimi sirasinda, o zamana degin, gercek hayatta gorme sansimizin ihtimaller dahilinde bile olmadigi seyleri goruyorduk.
"parcala behcet","ottur kusu omer", "caferin cilesi", "ali baba'nin ciftligi", "sehvet Ucurumu", "atesli dilber", "sazli damin kahpesi", "civciv cikacak, kus cikacak", "yatir sev, kaldir dov", "hasan almaz, basan alir", "fircana bayildim boyaci", "ye beni mahmut", "vur vur kac kac", "kaldirim yosmasi", "yataktan yataga"... isimli filmler, argomuza genis acilimlar kazandirirken; belleklerimiz mine mutlu, arzu okay, zerrin dogan, feri cansel, zerrin egeliler, dilber ay, behcet nacar, unsal emre, aydemir akbas, hadi caman, sermet serdengecti, bulent kayabas, ali poyrazoglu, kazim kartal, tamer yigit, tarik simsek, salih guney gibi n'ce artislerle bir daha hic unutmamak uzere tanisiyordu.
sinirli, sorumlu ve muhafazakar bir cografyanin ve yasamin sonucu olarak inananilmasi guctu butun bu olup bitenlere. kadinlar cirilciplakti. o muazzam uzuvlarini acarak poz vermislerdi: kadinlarin memeleri, kalcalari, o letafetli muayyen yerleri bile sergiye cikmisti. bazen bu mustehcen bolgeler komur karasi ile, bazen de keceli kalemle kapatilmaya calisiyordu. alakami cezbeden bu resimleri, esas malzemeyi yakindan gorebilmek ugruna harcadigim mesailer aklima geliyor simdi.
yasimizin tutmamasi sebebiyle, ki birkac yil boyunca sadece afislere bakmakla gecirdik bu evreyi, sinema salonlarina alinmiyor idik. akabinde, halihazirda yasimiz yine kucuk idi. iceri alinmadigimiz bu donemde korpe dimaglarimizin merakini bastirma sansi hic ummadigimiz bir cenahtan geldi.
sinema salonu isletmecileri de bu potansiyelin farkina varmis olacaklar ki, yeni bir icadin kesfi butun sehre yayilivermis idi.
bu yeni bulusun adina "iki film birden" deniliyordu. sozde krizdeki sinema salonlarini ayakta tutmak icin piyasaya surulmustu. ilk baslarda bu yontem bir hayli tuttu. ask filmleri niteligindeki filmler sayesinde mahallenin anasi, ablasi, karisi ve kizi da dahil olmak uzere ailecek sinemalara gidilir olundu. semt semt gezen sinema tellaleri ellerindeki megafon esliginde bu filmleri cum-i cumleye duyuruyorlardi. filmler usturuplu oldugundan coluk/ cocuk da bu kervana dahil oluyordu boylelikle. sonralari bu yenilik de kurtaramadi sinema salonlarini. aileler aheste aheste, mehtabi uyandirmadan el etek cektiler salonlardan. ve lakin bu evrenin biz yeni yetme ergenlere bir guzelligi dokundu. yas sinirlamasi meselesine iltimas gecilmesi adet haline geldi. zamanla adi/ sani pek bilinmeyen, ucuncu sinif avantur filmler "iki super film birden" pazarlamasina uygun olarak kakalanmaya devam edildi. fakat apis aralarinda olaganustu bir faaliyet suren biz toylar icin sinema cazibesini hic kaybetmiyor, aksine artiriyor, bir kalkanindiren olarak yelyepelek yelken kurek tekerlemesine uygun bir mekan olmaya devam ediyordu. bu iki filmin oynatilma suresi icinde, makinistin uygun buldugu herhangi bir surecte filmle alakasi olmayan parcalar perdeye yansiyordu. o an iste beklenen andi. sayet beklenen bu anin gelisi uzamissa kulaklarda halen yankilanan su sesle filmden mesul muhatap uyariliyordu:
bu yeni bulusun adina "iki film birden" deniliyordu. sozde krizdeki sinema salonlarini ayakta tutmak icin piyasaya surulmustu. ilk baslarda bu yontem bir hayli tuttu. ask filmleri niteligindeki filmler sayesinde mahallenin anasi, ablasi, karisi ve kizi da dahil olmak uzere ailecek sinemalara gidilir olundu. semt semt gezen sinema tellaleri ellerindeki megafon esliginde bu filmleri cum-i cumleye duyuruyorlardi. filmler usturuplu oldugundan coluk/ cocuk da bu kervana dahil oluyordu boylelikle. sonralari bu yenilik de kurtaramadi sinema salonlarini. aileler aheste aheste, mehtabi uyandirmadan el etek cektiler salonlardan. ve lakin bu evrenin biz yeni yetme ergenlere bir guzelligi dokundu. yas sinirlamasi meselesine iltimas gecilmesi adet haline geldi. zamanla adi/ sani pek bilinmeyen, ucuncu sinif avantur filmler "iki super film birden" pazarlamasina uygun olarak kakalanmaya devam edildi. fakat apis aralarinda olaganustu bir faaliyet suren biz toylar icin sinema cazibesini hic kaybetmiyor, aksine artiriyor, bir kalkanindiren olarak yelyepelek yelken kurek tekerlemesine uygun bir mekan olmaya devam ediyordu. bu iki filmin oynatilma suresi icinde, makinistin uygun buldugu herhangi bir surecte filmle alakasi olmayan parcalar perdeye yansiyordu. o an iste beklenen andi. sayet beklenen bu anin gelisi uzamissa kulaklarda halen yankilanan su sesle filmden mesul muhatap uyariliyordu:
"makiniiiist! uyumaaa! parca aaaat! parca isteriz..."
daha da olmadi uzun ve keskin isliklarla salon cinlatiliyordu. seyircinin sabrinin tastigini goren makinist el mecbur isine koyuluyordu. salon birkac dakikaligina karariyor; sonra aydemirli, zerrinli vurdulu/ kaydili sahneler basliyordu. bir muddet sonra koltuklarda hafif siddetli sarsintilar hasil oluyor, zemin yapis yapis olmaya meylediyor, yer gosterici elindeki fenerle duruma hakim olmaya calisiyordu: kim bilir kac eli malafat tutan cengaver bu isigin yuzune dogrultulmasi ile, altipatlara mermileri suremeden kalakamistir.
sinema cikisinda parcalarin muhabbeti yapilir: "kobrayi devirdin mi lan?", "malin yongasini yorungeye sokabildin mi?" tasaklarina cila atilir idi. makinistin attigi parcalarin esasinda turk filmi olmadigi, yakin planlarin yabanci porno filmlerden alindigi iddiasi ile suslenirdi sohbet:
-olm, parca muthisti. hatuna nasil veriyordu gamatayi gordun mu?
-yok be aslanim gercek degil o isler...
-hadi be gormedin mi zerrin nasil da inliyordu. agzini acip kapamasindan anladim zevk aldigini...
-valla ben inanmadim. bi defa aydemirin kulotla zerrini pompalamasi fizik kurallarina aykiri.
-abicim hatun her yerini acmis dami mami dagitmis da vermeyecek mi yani?
-vermez olm. anasi, babasi, abisi neyim vardir. oyarlar adami. mumkun degil.
-niye vermesin abicim. para icin yapiyor onlar. o degil de zerrinin etek trasini gordun mu? ucgendi lan ehehe...
-ahaha!
kulak zarlarimin pasini her alisimda farkederim bu eski cagrisimi.
"makiniiiist parcaaaa!"
"patlamayin lan keraneciler!" dedigini duyar gibiyim makinistin. lakin kimin umrunda? eline alan patliyor, elde patliyor muhtesem furya.
"makiniiiist parcaaaa!"
"patlamayin lan keraneciler!" dedigini duyar gibiyim makinistin. lakin kimin umrunda? eline alan patliyor, elde patliyor muhtesem furya.
-end of file-
Yorumlar
ancak ve ancak güzelim blogumuzun nereye gitmekte olduğuna dair soru işaretleri var kafamda. pornodan çıkamadık be abi?!
pornodan niye cikalim be simplex'im. hayatin agirlik merkezi burada. pornoya sirtini donmus insanin hayat damarlarindan biri kopmus demektir. damarli diyorum yani. o yuzden kaygiya mahal vermeyelim.
"makinist parça at" ile masumane bir şekilde başlayan abazan tepkileri, karanlığın verdiği güven ile "hüoop makinist seees" ile dozunu artırır, "ipne makinist parça koy" şeklinde makiniste dere tepe düz giderek biterdi.
Işıklar yanınca, tıss tabi.
ayrıca taxi driver'da travis abimiz, kız arkadaşını bu sinemalardan birine götürmüş, sikorsisi bu yolla bu sinemalara, bunların önemine gönderme yapmıştır.. evet evet yapmıştır.
sinemada üzerine fener tutulması endişesiyle çavuş tokatlamamış insan aslında hiç yaşamamış insandır.